Orukk is a Journey to the Lillies World...

Kedinin Rüyası

Neredeyse, Örümcek’ten hemen sonra, başka bir Berde (Hayvanlar için rüya taşıyıcısı), bir kedinin de ayrı bir yerde rüya görmeye başladığını farketti. Kedinin adı “Peri”ydi. Rama onu bakım için eve aldığında onun sağır bir kedi olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Peri sabahları erken uyanır; uyanır uyanmaz camın önüne geçip oturur, gelip geçen daha doğrusu hareket eden ne varsa hepsini sonsuz bir merakla izlerdi. Bahçeye çıktığında ise, genç bir kedi olarak, oyun oynamak için hiçbir fırsatı kaçırmaz; oyuncağı bazen bir çiçek, bazen bir böçek, kuru dallar ve yapraklar, bir salyangoz kabuğu olur; akla gelebilecek ve gözünün gördüğü herşeyle oynardı. Oyun oynarken birdenbire durarak, oğlak gibi ve yarış atlarına taş çıkartırcasına, yer yer zıplayarak deyim yerindeyse dörtnala koşması ve koşusunun bir ağaç dalında sonlanması hiç te sürpriz olmazdı. Sessiz dünyasında çok ta saf ve masumdu. Eğer evin erkek kedisi Misket biraz da sağır olduğundan olsa gerek ona daha çok ilgi gösterilmesini kıskanarak gözleredn uzak oldukları her fırsatta Peri’yi sıkıştırmasa; belki de Peri Misket’i rüyasında görüyor olmayacaktı.

Perinin Rüyasında Misket bir yılanla oynuyordu. Misket, ya yılana karşı dikkatli olması gerektiğini bilecek tecrübeye sahip değildi; ya da sezgisel olarak yılanın zehirli olmadığını biliyordu. Aslında yılan, oyundan Misket kadar keyf almıyordu ve bir süre sonra, ilk fırsatta en yakın deliğe doğru kaydı. Misket te peşinden seğirtti. Delik, yılan kılığına girmiş bir çocukla üç yılan yavrusunun da seyahat ettiği yeraltı yoluna açılıyordu. İlginç olan; Misket’in bir patisinin bile giremeyeceği genişlikteki delikte; toprak onun genişliğine göre büyüyüp küçülüyor ve ilerlemesine imkan sağlıyordu. Misketle yılan, öndeki dört yılan yavrusunu belli bir mesafeden takip etmeye başladılar. Bir süre sonra sol tarafa açılın, üzerinde her yaştan ve cinsiyetten, farklı ve değişik kıyafetler içerisinde, gelir seviyelerinin çok değişkenlik gösterdiği ilk bakışta anlaşılan insanların; kaldırım yapmak için çalıştıkları yolu gördü. Yılan Misket’e “Beni takip et!” diye tısladı. “Bu yol ‘Acılar yoludur’ ve kaldırım inşaatında genellikle insanlar çalışır. Kaldırım taşlarını da hem üretir ve hem de döşerler. O yoldan hiç geçemedim, daha doğrusu fiziksel acılar dışında yola tam giremedim ama yeraltının karanlık dehlizlerine gittiği ve hatta yer yer kan dökme fabrikalarının olduğu bile söyleniyor.

Onlar ilerlerken, yaşlı bir Zeytin Ağacı da kökleri üzerinden onları izliyordu. Kendi iletişim ağları üzerinden, ağaçlar kısa bir süre tartıştıktan sonra bu yolun çok iyi bir kedi olan Misket için pek uygun olmadığına ve onun bir şekilde yeryüzüne çıkarması gerektiğine karar verdiler. Bir de bilerek hiçbir hata yapmamış olmasına rağmen, oralarda serbestçe dolaşan onca kötülüğün onun yılanlı kapıdan geçmesine izin vermeyerek, kalan ömrünü yeraltında geçirmeye mecbur bırakılabileceği ihtimalini de değerlendirdiler.Yılanlı kapıya yaklaşırken Misket uzaklarda bir ışık gördü.

Yılandan ayrılıp ışığa doğru ilerleyerek delikten çıktı. Delikten çıkar çıkmaz gözleri kamaştı ve bir süre hiçbir şey göremedi. Sonrasında ilk olarak üç ışık gördü. Gözlerini ovuşturdukça ışıkların üç değil altı tane olduğunu farketti. En yakın zeytin ağacına tırmanarak onları merakla izlemeye başladı. Gözleri ışığa alıştıkça ve kocaman birer daireden ince bir çizgiye dönüştükçe; bunların. aslında üç kadın ve onların önündeki üç bebek olduğunu algıladı. Sağ tarafta uzak bir yerlerde, delikteyken önlerinde yürüyen çocuk ve onun kafasına ve omuzlarına yerleşmiş üç yılan yavrusunu farketti.

Aynı anda, bir tarafın karlı ve karanlık, diğer tarafın kuru ve güneşli olmasına bir anlam verememişken ve durumu anlamaya çalışırken; zeytin dallarından birinde kedi dilini aksansız konuşan bir siluet belirdi. (Kediler birisi insanlarla iletişim kurmak, diğeri kendi aralarında anlaşmak için iki ayrı dil kullanıyordu.) “Ben “Eğitimciyim’ ve burada yardım için bulunuyorum” dedi.

“Gördüğün Kadınlar ‘Sevgi, Özgürlük ve Adalettir. Sevginin önündeki bebek Barış, Özgürlüğe yakın duranı Gönenç, Adalete yakın duranı Ahlaktır. Kadınlar arasında olduğu gibi bebekler arasında da birbirini etkileyen karmaşık ilişkiler mevcuttur. Genellikle kadınlar bebekleri besler ve kollar ama, bebekleri beslerken kendileri de gelişirler.” Misket Eğitimci’ye boş bakışlarla baktı. Eğitimci “Biraz okumak iyi gelebilir” diye ilave etti. Misket arzu ettiği ve çalıştığı takdirde başaramayacağı birşey olmadığı ön sezisiyle bunu nerede ve nasıl yapabileceğini sormadı.

Önüne çıkan ilk kitabı sökmeye çalıştı. Tabii eğitimci, okur-yazarlığın sadece alfabeyi bilmek ve kelimeler/cümleleri anlamlandırmaktan ibaret olmadığını, genel bir anlama ve kavrama konusu olduğunu biliyordu. Misket kitabı, azimli bir gayretle okumaya çalışırken ahlaklı bir ortam üzerinde yeşeren barış ve gönenç içerisinde olabilme duygusunun ya da en azından böyle bir ihtimalin varlığının verdiği rahatlık ve mutlulukla derin bir uykuya daldı. Peri’nin başında onun masum suratını seyreden Yakur ve Berde onun da Misketle neredeyse aynı duygular içerisinide olduğunu yüzüne yansıyan mutluluk pırıltılarından anladılar… Birbirlerine sessizce bakarken Sevgi yüreklerini ısıtıyor, Özgürlük ışıklar içerisinde mutluluk saçıyor, Adalet sonsuz bir güven ve rahatlık duygusu veriyordu. Kucaklaştılar…

Spread the love and peace
tr_TRTürkçe